Kudüs neden Yahudilerin başkenti değildir?

Hz. Ömer zamanında Kudüs'ü fetheden İslam orduları büyük zorlukları aşarak zafere erişmişlerdi. Kudüs, üç din için de kutsal bir şehirdir. Bunlar; Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet'tir. Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi vatandaşlarımız tarafından aranıyor... Öte yandan vatandaşlarımız, Selahaddin Eyyubi'nin "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim" sözünün fotoğrafı aranıyor..

Kudüs nasıl fethedildi? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi!

 Giriş Tarihi: 1.5.2017 21:04 Güncelleme Tarihi: 1.5.2018 23:31

Kudüs neden Yahudilerin başkenti değildir?

Hz. Ömer zamanında Kudüs'ü fetheden İslam orduları büyük zorlukları aşarak zafere erişmişlerdi.

Kudüs, M.S. 638 yılında II. İslam Halifesi Ömer b.el-Hattab tarafından fethedildiğinde Bizans hakimiyeti altında bulunuyordu. Suriye, Ürdün Vadisi, Horasan gibi birçok önemli merkezi ele geçiren İslam orduları, Kudüs’e yöneldi. Filistin bölgesi emiri Amr İbn’ul As idi. Amr İbn’ul As parlak siyasi ve askeri zekası sayesinde “Arap dahisi” olarak bilinirdi.

Bizans İmparatoru Heraklios’un Filistin bölgesindeki komutanı ise aynı özelliklere sahip Artabun’du. Büyük bir ordu kurmuş, Ecnadin bölgesine yakın bir yerde konuşlanarak İslam ordusunu engellemeye çalışıyordu. Amr, durumu anlatan bir mektup yollayarak Ömer'den yardım istedi.

Amr ibn’ul As’ın Artebun’a Oynadığı Oyun

Bu sırada Amr, bir türlü altedemediği Artabun’a keskin zekasının ürünü ilginç bir oyun oynamaya karar verdi. Elçi kılığında Rumların kalesine girdi. Artabun’la görüşürken bir yandan da kaleyi iyiden iyiye inceledi. Rum komutan, bu elçinin ya Amr’ın kendisi ya da önemli danışmanlarından biri olduğundan şüphelendi. Askerlerinden birine üzerine kaleden büyük bir kaya yuvarlayarak elçiyi öldürmesini emretti. Ancak Amr da durumu kısa sürede farkederek, Artabun’a “Senin söylediğin benim kafama tam yattı.Lakin ben danışma kurulundaki on kişiden biriyim. Ömer bizi Amr'a yardım etmemiz ve onun yaptıklarına bakmamız için yolladı. Ben varıp bu on kişiyi alıp geleyim. Onlar da senin bana yaptığın teklife benim gibi bakarsa baş komutan ve diğer komutanlar onların görüşüne katılır. Benim gibi görmezlerse onları yerlerine geri yollarsın!" dedi. O da: "Tamam!" dedi. (Zehebi Tarihi V.Cilt, IV. Bölüm, Kudüs’ün Fethi)

Artabun’un asıl niyeti bir kişi yerine müslümanların danışma kurulunu oluşturan değerli birçok kişiyi öldürerek, onlara büyük bir darbe vurmaktı. Ama Amr geri dönmeyince kandırıldığını anladı. Halife Ömer de Amr’ın bu hilesini “Allah için bu Amr çok yaman birini yendi” diyerek memnuniyetle karşıladı.

Amr, M.637 yılında Artabun üzerine yürüdü. Şiddetli bir çarpışma yaşandı. Bozguna uğrayan Bizans kuvvetleri Kudüs’e, o zamanki adıyla İliya’ya sığındı. Aslında bu da Amr’ın planının bir parçasıydı. Çünkü Kudüs’ü muhasara eden İslam askerlerinden muhasarayı bür süre kaldırmalarını istemiş ve Bizans askerlerinin şehre girmesini sağlamıştı. Kuşatmaya askerler şehre girdikten sonra devam edildi. Böylece Artabun ve askerleri hareket imkanlarını yitirdi ve tam anlamıyla kontrol altına alındı.

Amr İbn’ul As Gazze, Sebastiya, Nablus ve Yafa şehirlerini de fethederek, Kudüs’e yardım etmelerini engelledi.

Kuşatma altındaki Kudüs halkı Patrik Sophronius’un teklifi üzerine şehri Halife Ömer’e teslim etmeye karar verdiler. Amr’ın, kararı Medine’ye bildirmesi üzerine Hz. Ömer Kudüs’e hareket etti. Cabiye kasabasında birkaç gün kalarak Kudüs’ün önde gelenleriyle görüştü. Kudüslüler, müzakereler sonunda cizye vermeyi kabul ettiler.

Halife Ömer’in Kudüs Halkına Verdiği Vesika

Hz. Ömer’in Kudüs halkına yönelik vesikası tam olarak bir özgürlük teminatıdır:

“Bismillahirrahmanirrahim. İşte şu vesika, mü'minlerin emiri, Allah'ın kulu Ömer'in Kudüs halkına verdiği vesikadır. Canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, hastasına, sağlıklısına, diğer din mensuplarına, kiliselerinin eve çevrilmeyeceğine, yıkılmayacağına, Kudüs ve civarından bir şey eksiltilmeyeceğine, haçlarından ve mallarından bir şeye ilişilmeyeceğine, dinlerine baskı yapılmayacağına, hiç kimseye zarar verilmeyeceğine, onlarla İliya'da hiçbir Yahudi'nin iskan ettirilmeyeceğine dair güvence veriyorum. İliya halkı da buna karşılık diğer şehir halkı gibi cizye vergisi verecek,Bizanslıları oradan onlar, bizzat kendileri çıkaracak. Bizans Rumlarından kim oradan çıkarsa istedikleri güvenli bir yere gidene kadar can ve malları korunacak. Ama güvenle İliya'da oturmak isteyen kimse İliya halkı gibi vergi vererek oturabilecek. İliya halkından Rumlarla beraber malını alıp gitmek isteyen de güvenli yere varana kadar can ve malları emniyette olacak, bunların kalan haç ve kiliselerine dokunulmayacak.

Diğer yerlerden olup da bu Artabunla beraber savaşa gelenler de dilerse aynı vergi ile İliya'da kalabilecek, dileyen Bizans Rumlarıyla gidecek, ailesine dönmek isteyen de dönecek ve bunlardan bir şey alınmayacak. Bu anlaşma metninde bulunan maddelere Allah'ın taahhüdü, peygamberinin zimmeti, halifelerinin zimmeti ve mü'minlerin zimmeti, bu vergiyi vermek şartıyla- geçerli olacaktır.”

Nasıl fethedilmişti?Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi!

Kudüs kararının ardından tepkiler üst üste geliyor... Ortadoğu'da gerilimi artıran bu skandal karardan sonra, birçok ülke tepki göstermeye başladı. Peki, 3 din için önemli olan Kudüs'ün fethi nasıl gerçekleşmişti? Kudüs, Ortadoğu’da bulunur ve dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Uluslararası arenada bütün ülkeler tarafından kabul edilmemesine rağmen, İsrail’in başkentidir. Akdeniz ve Ölü Deniz’in kuzey sınırı arasında yer alır. Doğu Kudüs’le birlikte düşünüldüğünde, alan ve nüfus olarak İsrail’in en büyük şehridir. 800.000′in üzerinde nüfusa ve 125.1 km2 alana sahiptir. Kudüs, üç din için de kutsal bir şehirdir. Bunlar; Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’tir. Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi vatandaşlarımız tarafından aranıyor... Öte yandan vatandaşlarımız, Selahaddin Eyyubi'nin "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim" sözünün fotoğrafı aranıyor... Detaylar haberimizde...

    İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesinin ardından ABD bu kararı resmen tanıdı. Bu gelişmeler üzerine tepkiler çığ gibi büyüyor. 3 din için kutsal bir merkez olan Kudüs müslümanlar için de çok büyük önem taşıyor. İnsanlık tarihinin en eski şehirlerinden olan Kudüs, uzun tarihi boyunca iki defa yok edildi, 23 defa işgal edildi, 52 defa saldırıya uğradı ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarıldı. Şehrin en eski bölümüne, İsa’dan önce 4. milenyumda ilk yerleşim gerçekleşti. 1538’de 1. Süleyman hükümranlığı altında, şehri çevreleyen duvarlar inşa edildi. Bugün bu duvarlar Ermeni, Hristiyan, Yahudi ve Müslüman olmak üzere dört çeyreğe bölünmüş olan Eski Kudüs’ü çevrelemektedir. Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubivatandaşlarımız tarafından aranıyor... Öte yandan vatandaşlarımız, Selahaddin Eyyubi'nin "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim" sözünün fotoğrafı aranıyor... Detaylar haberimizde...

KUDÜS FETHİ

Kudüs Kuşatması, 20 Eylül 1187'de Selahaddin Eyyubi'nin başlatmış olduğu kuşatmadır. Şehri savunan Kudüs komutanı İbelinli Balian'ın 2 Ekim 1187'de şehri teslim etmesiyle sona ermiştir. Kudüs'te yaşayan hristiyan toplumun şehrin teslim edilmesi ile diğer Hristiyan topraklara göç etmiştir. Selahaddin'in Kudüs'ü almasıyla birlikte Kudüs Krallığı ilk olarak sona ermiştir. Avrupa'nın Üçüncü Haçlı seferinde Aslan Yürekli Richard, II. Philip Augustus, ve Frederick Barbarossa tarafından Kudüs'ü kurtarmak için 1189'da yanıt geldi. Ancak bir sonuç çıkmadı ve Kudüs, Eyyubiler'in elinde kaldı.

KUŞATMA ÖNCESİ

Kudüs Krallığı, iç anlaşmazlıklar yüzünden zayıflamış ve IV. Baldwin'in ölümünün ardından tahta naip Lüzinyanlı Guy'ın geçmiştir. Kudüs Haçlı ordusu 4 Temmuz 1187 tarihinde Selahaddin Eyyubi'nin 30,000 kişilik ordusuyla karşı karşıya geldi. Sıcaklardan ve susuzluktan yorgun düşen Kudüs ordusu henüz savaşa başlamadan kaybedecek olduğunu vurguladı. Selahaddin'in Müslüman ordusu hiç zorlanmadan bu savaşı kazandı, Kral Lüzinyanlı Guy ve yandaşı Raynald of Châtillon'u esir aldı.

Kudüs tüm ordusunu Hıttin Muharebesi'nde kaybetmiş ve şehir savunmasında yeterli asker kalmamıştı. Selahaddin'in ordusu yavaş yavaş Kudüs'e doğru ilerlemekteydi.

KUŞATMA VE KUDÜS'ÜN TESLİMİ (20 EYLÜL - 2 EKİM 1187)

Müslüman ordusu, Kudüs'ün Haçlı ordusu'nu darma duman etmiş ve Kudüs'ün surlarına dayanmıştı. Şehrin savunması İbelin'in Baron'u İbelinli Balian'a kalmıştı. Asker olan olmayan herkes kılıç kuşanıp savunma duvarlarında yerini almıştı. Selahaddin'in kuşatma kuleleri ve topları Kudüs surlarını dövüyor ve harap ediyordu. İbelinli Balian ise sabırla sırasını bekliyor ve karşılık için uygun zamanı kolluyordu. Kudüs surları Müslüman ordusuna karşılık vererek surlardan geçirmemeye çalışıyordu.

Bu sırada Piskopos Herakliyus, İbelinli Balian'a yalvarıyor ve kuşatmayı bitirmesini emrediyordu. Ancak Balian şehirde kılıç tutan herkesi kuşatmaya dahil ediyordu.

Selahaddin Eyyubi'nin ordusu kayıplar versede kuşatmayı sürmeye devam etti. Kudüs'e karşı son derece merhamet duygusuyla dolup taştığı için, Mescid-i Aksa’nın hatırı için burayı yağmalamak istemiyordu. Ancak Haçlılar şehri 60 bin kişilik bir kuvvet müdafaa ettiklerinden dolayı teslime yanaşmadılar. Kuşatma devam ederken 2 Ekim 1187 şafağı birkaç Müslüman Eyyubi Süvarisi surların gerisinde Beyaz bayrak sallamaktaydı. İbelinli Balian ve Selahaddin karşı karşıya geldi ve 12 gün süren kuşatmanın ardından Kudüs teslim oldu. Selahaddin, Haçlılar'ın Kudüs’e girişlerinde yaptıkları katliamları O, asla tekrarlamak istemeyip bir intikam almadı.

Artık Selahaddin, Kudüs’e bir fatih olarak girmiş ve bu kutsal şehrin hürriyete kavuşmasını sağlamıştı. Cuma namazını Kudüs’te kılan Selahaddin, Haçlıların elinde kalan diğer şehirleri de kurtarmak için cihada devam etti.

"KUDÜS İŞGAL ALTINDAYKEN BEN NASIL GÜLEBİLİRİM" FOTOĞRAFLARI

KUDÜS

Ortadoğu'da bulunan, Dünya’nın en eski şehirlerinden biridir. Filistin ve İsrail Kudüs'ün kendi başkenti olduğunu iddia etmektedir. Akdeniz ve Ölü Deniz’in kuzey sınırı arasında yer almaktadır. Doğu Kudüs’le birlikte düşünüldüğünde, alan ve nüfus olarak, İsrail’in büyük şehridir. 800.000 üzerinde nüfusa ve 125.1 km² alana sahiptir. Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsaldır. Uzun tarihi boyunca, Kudüs, iki defa yok edildi, 23 defa işgal edildi, 52 defa saldırıya uğradı ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarıldı. Şehrin en eski bölümüne, İsa’dan önce 4. milenyumda ilk yerleşim gerçekleşti. 1538’de I. Süleyman hükümranlığı altında, şehri çevreleyen duvarlar inşa edildi. Bugün bu duvarlar, Ermeni, Hristiyan, Yahudi ve Müslüman olmak üzere dört çeyreğe bölünmüş olan Eski Şehri (Eski Kudüs) çevrelemektedir. Eski Kudüs, 1981 yılında Dünya Mirasları arasına girdi ve ayrıca şehir, Tehlike Altında Olan Dünya Mirasları arasındadır. Modern Kudüs, Eski Kudüs’ün sınırlarını aşarak çok büyümüştür. Sünni Müslümanlar için Kudüs üçüncü en kutsal şehirdir. İslamiyet’te Kudüs, Milattan sonra 610 yılında ilk Kıble olmuştur ve Kur’ana göre Peygamber Muhammed, 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır. Kudüs, Yahudiler için en kutsal şehirdir çünkü kutsal kitaplarına göre, İsrail Kralı Davud, Milattan önce Kudüs’ü Birleşik İsrail Krallığı’nın başkenti olarak inşa etti ve oğlu Kral Süleyman, İlk Tapınağı şehrin içinde kurdu. Hristiyanlar için Kudüs’ün kutsallığı, İncil’e göre İsa’nın bu şehirde çarmıha gerilmesinden ve 300 yıl sonra Azize Helena’nın İsa’nın hayatındaki hac noktalarını belirlemesinden gelmektedir. Sonuç olarak, küçük bir alan olmasına rağmen, Eski Kudüs, birçok dini önem taşıyan noktalara sahiptir. Bunların arasında, Tapınak Dağı, Ağlama Duvarı, Kutsal Mezar Kilisesi, Kubbet-us-Sahra ve Mescid-i Aksa vardır. Günümüzde Kudüs’ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının en önemli sorunlarından biri olarak kendisini göstermektedir. 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda, Batı Kudüs, İsrail tarafından ele geçirilen yerler arasındadır ve Eski Kudüs de içinde olmak üzere Doğu Kudüs, Ürdün tarafından ele geçirilmiştir. İsrail 1967 yılındaki Altı-Gün Savaşı esnasında Doğu Kudüs’ü ele geçirip, sonrasında işgal etti. Günümüzde, İsrail’in temel kanunları, Kudüs’ü İsrail’in “bölünmez başkenti” olarak kabul eder. Uluslararası toplum, son işgali kabul etmeyip, Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin sınırı olarak tanımlar. Uluslararası toplum Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımlamaz ve Kudüs’te hiçbir elçilik bulunmaz. Filistin Merkezi İstatistik Kurumu’na göre, 208.000 Filistinli, Doğu Kudüs’te yaşamakta ve Filistin Milli Otoritesine göre, bu şehir gelecekte kurulacak olan Filistin Devleti’nin başkenti olacaktır. İsrail Devleti’nin bütün dalları Kudüs’te yer almaktadır. Bunların arasında Knesset (İsrail parlamentosu), Başbakan ve Başkan köşkleri ve Yargıtay vardır. İbrani Üniversitesi ve İsrail Müzesi Kudüs’tedir. Birçok turistik ve tarihi yerlere sahiptir.

KUDÜS’ÜN ÖNEMİ NEDİR?

Kudüs’ün tarihi, milattan önce 2000’lere kadar uzanmaktadır. Tarihi boyunca iki kez yok olma kaderini tadan şehir, 23 işgale, 52 saldırıya tanıklık etmiştir. Hz. Muhammed S.A.V’in İslamiyet’in yayılmasında önemli bir nokta olan Kudüs’ten Miraç’a yükseldiği ve Mescid-i Aksa’nın burada inşa edildiği bilinmektedir. İslam için önemli olduğu kadar Yahudi ve Hristiyan dinleri için kabul gören bazı yapı taşları burada bulunmaktadır. İsa’nın burada çarmıha gerildiği rivayeti ve bu nedenle buranın hac noktası olarak kabul görmesi Hristiyanlar için, Milattan önce 10. Yüzyılda Kral Davud’un ele geçirmesi ise Kudüs’ü Yahudiler için anlamlı kılmıştır.

İsrail, Doğu Kudüs'ü 1967 Altı Gün Savaşı sonrasında işgal etmiş ve ardından topraklarına katmıştı ancak bu durum uluslararası alanda tanınmıyor.
Filistinliler, Doğu Kudüs'ü ileride kurulacak bağımsız bir Filistin Devleti'nin başkenti yapmak istiyor. İsrail ise bütün Kudüs'ü başkenti olarak görüyor.
Hamas, İsrail'in Kudüs'ü başkenti olarak ilan etmesi durumunda yeni bir intifada başlatma tehdidinde bulunmuştu.

HAÇLI SEFERLERİNİN YIL DÖNÜMÜ!

Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmeye kadar götüren 100 yıllık planın başında da bugün ABD ile ittifak yapan İslam ülkelerinin ihanetine benzer bir ihanet yaşanmıştı. Bugün Erdoğan’a yapılan saldırıların aynısı 100 yıl önce Abdülhamid Han’a karşı planlanmıştı. Filistin’de siyasî olarak teşkilatlanarak bir devlet kurma fikrini ortaya atan Theodor Herzl önderliğindeki Yahudiler Sultan II. Abdülhamid ile görüşmelerinde hiç sonuç alamayınca devreye yine İslam ülkelerini soktu. Önce Abdülhamid Han’a baskıyla İkinci Meşrutiyet ilan ettirildi, ardından Yahudilere toprak alımı serbest bırakıldı. İttihatçıların devletin toprak bütünlüğünü koruma çabaları neticesinde yeniden kısıtlamalar getirdiğinde ise Yahudiler Akdeniz’e paralel Hayfa-Gazze hattına yerleşmişti. 1917 yılı sonunda Filistin’i işgal eden İngiltere tarafından yayınlanan Balfour Deklarasyonu, Yahudilere Filistin’de bir devlet sözünü de taahhüt etmişti.

SUUDİLER 100 YIL ÖNCE DE ALDATILDI

1. Dünya Savaşı başladığında Osmanlı’ya bağlılığını bildiren Mekke Emiri Şerif Hüseyin, bir yandan da İngilizlerle anlaştı. İngilizlerin Şerife bağımsız bir Arap krallığı sözü verdiği bu anlaşmada Filistin ve Kudüs zikredilmemişti. İngiliz taahhüdüyle hareket eden Şerif Hüseyin ve taifesinin aldatıldıklarını anlaması uzun sürmedi. Sykes-Picot Anlaşması’nın ifşa edilmesiyle Filistin’de uluslararası bir idare planlandığı ortaya çıktı. Herzl’in ölümünden sonra Siyonistlerin lideri olan Chaim Weizmann 1. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda Siyonizmi uluslararası platforma taşıyarak, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’yle daha yakın ilişkiler kurarak 2 Kasım 1917’de Balfour bildirisinin yayınlanmasını sağladı. İngiltere Dış İşleri Bakanı Lord Arthur J. Balfour’un adıyla anılan ve Yahudilerin Filistin’de bir yurt edinmelerini içeren bu mektupla Yahudiler emellerine ulaşmak için bir adım daha atmış oldu. Bu bildirge ile Araplara haklarının korunacağı teminatı verilmesine rağmen buna uyulmadı. Bu arada İngiliz ordusu komutanlarından Meraşel Allenby Filistin’i işgal hareketine çoktan başlamış ve Kudüs’ün güneyinde Bi’rü’s-sebi (Be’er Sheva) bölgesini ele geçirmişti. 11 Aralık’ta şehre girdiğinde ise Haçlı seferlerinin henüz bittiğini ifade etmiş ve böylece Kudüs’teki 730 yıllık İslam hâkimiyeti son bulmuş oldu.

Kudüs neden Yahudilerin başkenti değildir?

İsrail’in Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Danny Danon’un BMGK’da dile getirdiği “Kudüs’ün Yahudilerin 3 bin yıllık başkenti olduğu” şeklindeki iddiası, tarihsel gerçeklikle örtüşmemektedir.

Kudüs ve çevresi İsrailoğulları şehre hakim olmadan önce Araplar'a aitti. Hz. İbrahim bölgeye geldiğinde bölgede Kenanlılar yaşıyordu. Kenanlılar'ın Arap olduğu bilinmektedir.

İsrailoğulları Mısır'dan çıkıp da bölgeye geldiklerinde ve Hz. Davud zamanında, başta Amalikalılar (Amelek) olmak üzere, bölgede nesepleri Tevrat'ta da zikredilen pek çok Arap yaşamaktaydı.

MÖ. 1000'de Yevuslular'ın kenti Kudüs, Hz. Davud tarafından alındı.

Hz. Süleyman'ın vefatından sonra Yahuda devletinin hakimiyetinde kalan şehir, MÖ. 586 yılında Babilliler tarafından yağmalanmıştır. Kudüs bu tarihten sonra İsrailoğulları'nın elinden çıkmıştır. Bu tarihsel bilgiden hareketle şehir toplamda 414 sene İsrailoğulları'nın hakimiyetinde kalmıştır.

Yahudiler daha sonra sırasıyla Babil, Pers, Helen, Pitolome, Selevki, Roma ve Bizans hakimiyetinde yaşamışlardır. Bölgede Yahudi varlığı bilinmekle birlikte, bağımsız devletleri mevcut değildi.

Bu dönemlerde Filistin ve Kudüs'ü hakim devletlerin merkezden atadıkları ya da Yahudilerden seçtikleri valiler yönetmişlerdir. Kudüs bu tarihten sonra, bir dönem hariç, Yahudilere başkentlik yapmamıştır.

İstisna bu dönem de şudur;

Kudüs, bölgeye Selevkiler'in hakim olduğu dönemde (MÖ. 200-142), bir süre Yahudi Haşmonay ailesinin hakimiyetine geçmiştir.

MÖ. 164 yılında Yahuda Makabi tarafından Selevkiler'den alınan Kudüs, II. Horkanus zamanında Pompeus tarafından işgal edilerek Roma hakimiyetine geçmiştir (MÖ. 63).

Haşmonaylar döneminde Yahudilerin fiili bağımsızlığı 80 yıl civarındadır. Bu hanedan bölgeyi MÖ. 37'ye kadar Roma'ya bağlı olarak idare etmiştir.

Özetle Yahudiler toplamda 414+80 = 494 sene fiilen hakim olmuşlardır.

Bar Kohva (Yıldızın Oğlu) isyanından (MS. 132-135) sonra, 135 yılından 638 yılına kadar Yahudilerin Kudüs'e girmesi Roma ve Bizans döneminde yasaktı. Yahudiler 500 sene Kudüs'e girememişlerdi.

Kudüs, 638 yılında Hz. Ömer zamanında fethedilmiştir. Müslümanlar kutsiyetinden dolayı kan dökmeden ve kutsallığına halel getirmeden fethetmek için şehrin fethini Filistin'de en sona bırakmış; şehri adeta teslim olmaya zorlamışlardır.

Fetihten sonra halife, şehrin yöneticisi Patrik Sophronios'un bütün itirazlarına rağmen Yahudilerin Kudüs'e yerleşmesine müsaade etmişti. Hz. Ömer'in 70 ya da 100 Yahudi aileyi şehre yerleştirdiği belirtilir.

Öte yandan Haçlılar döneminde de Kudüs'te hiçbir Yahudinin yaşamasına izin verilmemişti. 1099-1187 yılları arasında Yahudiler Kudüs Haçlı işgalinde iken 88 sene Kudüs'e girememişlerdi.

Yahudiler 1187 yılından sonra Müslümanlar şehre hakim olduktan sonra tekrar yerleşme fırsatı bulmuşlardır.

xxx

Buna karşın Kudüs 638'den 1917'ye kadar, 1099-1187 ve 1229-1244 yılları (88+15 sene) hariç hep Müslümanların hakimiyetinde kalmıştır.

Şehir İslami dönemde Türklerin hakimiyetinde, Müslüman Arapların hakimiyetinden daha fazla kalmıştır. Bu sebeple Türklerin Kudüs'e bir başka ilgi ve sevgisi vardır.

Kudüs'te Türk hakimiyeti 744 sene devam etmiştir

55 sene, Abbasilere bağlı Türk valiler hakim olmuştur.

25 sene Selçuklular,

263 sene Memlükler,

401 sene Osmanlılar.

Şu şekilde tablolaştırmak mümkündür:

MS. 638 Kudüs'ün fethi: Hz. Ömer

MS. 660-750: Emeviler

MS. 750- 969: Abbasiler

MS. 878-905: Tolunoğulları (Abbasilerden bağımsız Türk vali)

MS. 935-969: İhşidiler (Abbasilerden bağımsız Türk vali)

969-1071: Fatımiler

1071-1098: Selçuklular (Türk hakimiyeti)

1098-1099: Fatımiler

1099-1187: Haçlılar (88 sene) [Şehirde Yahudiler mevcut değildi]

1187-1229: Eyyübiler

1229-1244: Haçlılar (II. kez) (15 sene)

1244-1253: Eyyübiler

1253-1516: Memlükler (Türk hakimiyeti)

1516-1917: Osmanlılar (Türk hakimiyeti)

1831-1840: Mısır valisi Kavalalı Mehmed Paşa.

1917-1947: İngiltere işgali

1948-1967: İsrail; Ürdün (Batı ve Doğu Kudüs)

1967'den günümüze İsrail işgali (Doğu ve Batı Kudüs'le beraber).

xxx

Kudüs'ü Yahudiler dışında başka bir hiçbir milletin başkent ilan etmediği de İsrail'in iddia ettiği bir başka husustur.

Doğrudur; ancak Müslümanlar 3 din tarafından da mukaddes kabul edilen bir şehri başkent ilan etmemişlerdir. Bu, diğer dinlere olan saygı ve anlayışlarının bir gereğidir. Zaten Kudüs'ün el-Halil kapısına yerleştirilen "Lâilahe illallah, İbrahim Halîlullah" ifadesi Hz. İbrahim'in ilahi dinlerdeki birleştirici ve bütünleştirici rolüne vurgu amaçlıdır.

Müslümanlar kendi hakimiyetlerinde Kudüs'ün 3 ilahi dinin mensuplarına açık olmasını istemiş; diğer din mensuplarının ibadetlerine ve ziyaretlerine de hiçbir zaman engel olmamışlardır.

Müslümanlar şehrin hep dini kimliği ile ön planda olmasını hedeflemişler; şehri politik malzeme olarak kullanmamışlardır.

xxx

Kudüs, Kuran'da doğrudan geçmese de, şehirden "Mescid-i Aksa'nın mübarek kılınan çevresi", "mukaddes toprak", "iyi ve güzel yer" olarak bahsedilir.

Yahudilerin şehirle olan ilgi ve irtibatları bilinmekle beraber, Kudüs Tevrat'ta (Tora) da Yahudilerle bağlantılı olarak zikredilmez. Hz. Musa'nın söyleminde de Kudüs ön plana çıkmaz.

Sürgünlerden sonra Yahudiler, kaleme aldıkları kitaplarda şehre olan özlemlerini dile getirme sadedinde literatürde daha fazla yer vermeye başlamışlardır. Bu literatürün bir yönüyle tarihsel metinler olduğu belirtilmelidir.

Ancak bu durum, Kudüs'ün Yahudiler açısından önemli olmadığı anlamına da gelmez. Hz. Ömer'den itibaren bütün Müslüman idarelerde Yahudilerin şehirle olan bağları kabul edilmiş, Kudüs'ü ziyaretlerine ve şehirde ikametlerine hiçbir zaman engel ya da zorluk çıkarılmamıştır.

Yahudiler şehre Hz. Ömer zamanında yerleştikleri gibi, Haçlılar zamanında Müslümanlarla birlikte katledilmişler; Salahaddin Eyyübi'nin yeniden fethinden sonra şehre Müslümanlarla birlikte tekrar yerleşme imkanı ve fırsatı bulmuşlardır.

Yahudilerin rahatça ibadet etmeleri için Harem-i Şerif'e ait Burak Duvarı'nın (ha-Kotel/Ağlama Duvarı) bir kısmında kendilerine imkan tanıyanın da Kanuni Sultan Süleyman olduğu bilinmektedir.