100 Yıllık Enerji İhtiyacımızı Karşılayacak Maden; Toryum

100 Yıllık Enerji İhtiyacımızı Karşılayacak Maden; Toryum

Toryum madeninin enerjiye dönüştürülmesiyle Türkiye'nin iç ve dış borçlarının toplamının 350 kez ödenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Engin Arık'tan geriye bu sözler kalmıştı: "Türkiye’nin toryum yatakları, dünyanın en zengin yatakları. Türkiye tüm enerji ihtiyacını senede 50 ton toryumla karşılayabilir. Bir ton toryumu enerjiye dönüştürdüğünüzde bir milyon petrolün enerjisi eş değer. Kuracağımız Türk Hızlandırıcı Merkezi'nde de proton hızlandırıcısı düşünüyoruz.

19 Nisan 2025 - 01:36

100 Yıllık Enerji İhtiyacımızı Karşılayacak Maden; Toryum

Dünyada üretilen birçok yayın birlikte incelendiğinde ülkemizdeki toryum rezervi yaklaşık 388 bin ton ile 880 bin ton arasında gösteriliyor. Yayınlarda en çok ifade edilen miktar 388 bin ton ve bu miktar, dünya toryum rezervinin yüzde 21,52’si kadar. Bu miktar önemli bir miktar ve gelecekte teknolojinin gelişmesine bağlı olarak kullanılabilirse Türkiye’nin en az yüz yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak bir oran.

YAYINLANMA

100 Yıllık Enerji İhtiyacımızı Karşılayacak Maden; Toryum

Toryum elementinin önemi belli çevrelerce biliniyor olmasına rağmen, 30 Kasım 2007’de, Prof. Dr. Engin Arık ve beraberindeki akademisyenlerle birlikte toplamda 57 kişinin hayatını kaybettiği uçağın Isparta’da dağlara çarpmasından sonra toplum tarafından daha çok tanınmaya başlamıştır. Kazada hayatını kaybedenler arasında bulunan, Türkiye’de toryum, Türk Hızlandırıcı Projesi, Bilim Kenti ve Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) süreciyle ilgili çok önemli çalışmaları olan Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık ile araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan’ın bulunması, kaza sonrası birçok soruyu da birlikte getirdi.

Toryum üzerine çalışıyorlardı: Uçak kazası davasında karar çıktı!

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Isparta'da 2007'de meydana gelen aralarında Prof. Dr. Engin Arık ve Prof. Dr. Şenel Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet'in de bulunduğu 57 kişinin hayatını kaybettiği uçak kazasına ilişkin hapis cezalarını onadı.

Video Player

00:18 | 00:45

Use Up/Down Arrow keys to increase or decrease volume.

GİRİŞ 11.03.2024 16:18GÜNCELLEME 11.03.2024 16:55

NÜKLEER FÜZYON PROJESİ PROF. DR. ENGİN ARIK'I YENİDEN GÜNDEME GETİRDİ! TÜRKİYE'NİN 150 YILI KURTULACAKTI

GALERİNİN DEVAMI<p>ABD'de nükleer füzyon teknolojisini kullanarak enerji üretme girişiminde büyük aşama kat edilmesi gündemdeki yerini korurken, hafızalara bir kez daha Engin Arık'ın bu yöndeki dev projesi ve şüpheli ölümü geldi. Toryumdan nükleer enerji projesinin mimarı Prof. Dr. Engin Arık ve 5 kişilik ekibi, 30 Kasım 2007 tarihinde şüpheli uçak kazasında can vermişti.</p>
<p>İstanbul-Isparta seferini yapan AtlasJet'e ait yolcu uçağının düşmesi sonucu uçaktaki Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan kazada hayatını kaybetmişti.</p>
<p>ABD'li bilim adamlarının 1930'lu yıllardan bu yana nükleer reaksiyonları kullanarak enerji elde etme üzerine çalışırken, Livermore Laboratuvarı Direktörü Kim Budill, teknolojinin ticari olarak kullanıma uygun hale getirilmesinin birkaç on yıl sürebileceğini belirtiyor</p>

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Engin Arık ile 5 bilim insanının da arasında olduğu 57 kişinin ölümüyle sonuçlanan olay sonrası, Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9 Mart 2021'de sanıklar; dönemin Atlasjet Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Tuncay Mustafa Doğaner ile uçuş işletme sorumlusu Mehmet Şerif Erbilgin yönünden karara bağladığı dava dosyasına ilişkin temyiz incelemesini tamamladı.

YARGITAY HÜKÜMLERİ ONADI

AA'da yer alan habere göre, yargılandıkları ana dava dosyasında beraatlerine karar verilmesi sonrası haklarındaki hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve yeniden yargılandıkları davada "taksirle öldürme" suçundan 5 yıl 10'ar ay hapis cezasına çarptırılan Doğaner ile Erbilgin hakkındaki hükümler onandı.

DAVA DOSYASI KAPANDI

Kararla birlikte, 2007'de meydana gelen kazaya ilişkin dava dosyası, 17 yıl sonra kapandı.

KAZADA 57 KİŞİ CAN VERMİŞTİ

İstanbul'dan Isparta'ya gelen Atlasjet Havacılık AŞ yolcularını taşıyan Dünyaya Bakış (World Focus) Hava Taşımacılığı AŞ şirketine ait yolcu uçağı, 30 Kasım 2007'de Isparta'nın Keçiborlu ilçesi yakınlarındaki Türbetepe mevkisinde düşmüş, kazada 7'si mürettebat 57 kişi ölmüştü.

Nükleer füzyon projesi Prof. Dr. Engin Arık'ı yeniden gündeme getirdi! Türkiye'nin 150 yılı kurtulacaktıNükleer füzyon projesi Prof. Dr. Engin Arık'ı yeniden gündeme getirdi! Türkiye'nin 150 yılı kurtulacaktı

BİLİM İNSANLARI YAŞAMINI YİTİRMİŞTİ

Kazada hayatını kaybedenler arasında, "Türk Hızlandırıcı Merkezi" projesinin Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde düzenlenen 4. Çalıştayına katılmak üzere yola çıkan proje üyesi Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Engin Arık, Doğuş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şenel Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ile araştırma görevlileri Mustafa Fidan, Özgen Berkol Doğan ve yüksek lisans öğrencisi Engin Abat da bulunuyordu.

SANIK SAYISI 20'Yİ BULMUŞTU

Uçak kazasıyla ilgili kamu davası, 16 Haziran 2009'da açıldı. World Focus Hava Yollarında görev yapan bazı üst düzey ve teknik personelden oluşan 10 kişinin yargılanacağı davanın ilk duruşması, 28 Temmuz 2009'da Isparta Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Yargılamalar sırasında sanık sayısı önce 12'ye, ardından 20'ye yükseldi.

Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Ocak 2015'te hükmünü açıkladı. Mahkeme, sanıklardan 8'ine, 11 yıl 8 ay ile 1 yıl 8 ay arasında değişen süreli hapis cezası verdi, aralarında Doğaner ile Erbilgin'in de bulunduğu 12 sanığın beraatini kararlaştırdı.

Temyiz üzerine dosya Yargıtaya geldi. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, uçağın Atlasjet tarafından kiralandığı Dünyaya Bakış Hava Taşımacılık AŞ ortağı Yavuz Çizmeci, Genel Müdürü Aydın Kızıltan ve Teknik Müdürü İsmail Taşdelen'in 11 yıl sekizer ay, Bakım Müdürü Fikri Zafer Dinçer'in 5 yıl 10 aylık hapis cezasını onamış, dönemin Atlasjet Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Tuncay Mustafa Doğaner ile uçuş işletme sorumlusu Mehmet Şerif Erbilgin hakkındaki beraat kararını bozmuştu. Daire, diğer sanıklara verilen beraat kararlarını da onamıştı.

Türkiye kendi CERN'ini kurdu! İsviçre'ye rakip olacağız...Türkiye kendi CERN'ini kurdu! İsviçre'ye rakip olacağız...

"TALİ KUSURLU" KABUL EDİLDİLER

Dairenin kararında, Doğaner ile Erbilgin'in kazada "tali kusurlu" oldukları belirtilmiş, bu yönden yeniden yargılanmaları gerektiği kaydedilmişti.

Yeniden yargılama yapan Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2021'de sanıklara "taksirle öldürme" suçundan 5 yıl 10'ar ay hapis cezası verilmesini kararlaştırmıştı.

TORYUM ÜZERİNE ÇALIŞIYORDU

Toryum madeninin enerjiye dönüştürülmesiyle Türkiye'nin iç ve dış borçlarının toplamının 350 kez ödenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Engin Arık'tan geriye bu sözler kalmıştı:

"Türkiye’nin toryum yatakları, dünyanın en zengin yatakları. Türkiye tüm enerji ihtiyacını senede 50 ton toryumla karşılayabilir. Bir ton toryumu enerjiye dönüştürdüğünüzde bir milyon petrolün enerjisi eş değer. Kuracağımız Türk Hızlandırıcı Merkezi'nde de proton hızlandırıcısı düşünüyoruz. İleride belki prototip toryum nükleer santrali yapmamıza olanak sağlar."

YA KAZA DEĞİLSE

Kazadan sonra “Pilotaj hatası” denilerek geçiştirilen konunun gerçek sebebi bugüne kadar maalesef öğrenilemedi. AtlasJet’in World Focus firmasından kiraladığı uçağın Karakutu incelemeleri sırasında, uçağın kaynak kodlarına (source code) girilerek irtifa gösterici alet ile uydu aracılığı ile oynandığını ifade eden birçok komplo teorisi üretildi. Bu operasyon ile uçağın, bulunduğu yükseklikten yaklaşık 500 metre kadar daha yüksekte gösterildiği söylendi. Çarpmanın bu şekilde oluşabileceğini ifade eden kişiler, maalesef şahitlikten korktular. Bilindiği gibi her uçağın kaynak kodları vardır ve bu bilgilerin esas sahibi uçak üreticileri uyduları kullanarak uçağın çeşitli aksamlarına müdahale edebilirler. Devlet en azından bu konuyu detaylıca araştırmalıydı. Benzer şekilde rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun bindiği helikopterin ve Orgeneral Eşref Bitlis’in bindiği uçağının düşürülmesinde de aynı tekniğin kullanılmış olma ihtimali çok yüksektir. Türkiye’de bu konuyla ilgili garip olaylar olmuştur. Bu kazadan iki yıl önce, 2005 yılında, Prof. Dr. Engin Arık ve Ankara Üniversitesi’nde iken çok yakından tanıdığım, gerçek bilim adamı, dünyaca tanınan, Azerbaycan Türklerinden Prof. Dr. Saleh Sultansoy, dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak CERN olayının önemini anlatırlar. Sayın Başbakanımızın emriyle CERN konusunda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) görevlendirilir ve TAEK-CERN Bilim Komitesi ve CERN ofisi oluşturulur. Türk Hızlandırıcı Kompleksi Projesi’nde 2007 ve sonrasında ciddi hatalar yapılır. Projenin ön aşaması olan küçük çaplı eğitim amaçlı hızlandırıcı için yanlış teknoloji seçilir. Bu yanlış tercihe karşı çıkan iki kişi vardır; Prof. Dr. Engin Arık ve Prof. Dr. Saleh Sultansoy. Türk vatandaşlığını alması yönünde birçok sıkıntı yaşayan Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Ankara Üniversitesi’nde altı yıl çalıştıktan sonra, sözleşmeli olarak Gazi Üniversitesi’ne gider. Ancak uçağın düşürüldüğü yıl olan 2007 yılında sözleşmesi uzatılmayarak yine yedi ay süreyle işsiz bırakılır. Prof. Dr. Saleh Sultansoy’un, uçak kazasının olduğu aynı yıl, hiçbir gerekçe gösterilmeden, üniversiteden adeta atılarak işsiz bırakılması çok manidar olmuştur. Gözükmez odaklar Toryum ve CERN çalışmalarını engellemişlerdir. CERN projesi 2010 yılına kadar ağır aksak gitse de devam ettirilir. Ancak, Türkiye, 2011 yılında, Evrenin Sırlarını Arayan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) Projelerine tam üyelik için yaptığı müracaatı geri çeker. Prof. Dr. Saleh Sultansoy’a göre ana projenin en önemli iki kısmı bloke edilir. Müteakip yıllarda da proje ödemeleri ağır aksak yapılmış, bazen ödemeler yapılmamış ve bütün çalışmalar bloke edilmiştir. 2016 yılında ise, kullanıcı amaçlı tesise dönüştürülen küçük çaplı hızlandırıcı, ana projenin yerine geçirilmiştir. Ancak bu alt projenin de ne zaman tamamlanacağı hala belli değil. Bu iki bilim insanının Toryum ile ilgili çalışmaları da olmuştur. Prof. Dr. Engin Arık ve Prof. Dr. Saleh Sultansoy, 1997 yılında Nobel Ödülü sahibi Prof. Dr. Carlo Rubbia’nın öncülüğünde ve yardımlarıyla Toryum çalışmalarına başlarlar. 1998’de TAEK başkanlığına bilgi notu iletilir ve Ocak 2003’te Eskişehir’de 100 civarında bilim insanımızın katıldığı bir toplantı düzenlenir. Toplantıda bu konuda gereken yapılanma kapsamında çalışma ve koordinasyon grupları oluşturulur. Toplantıdan bir ay sonra Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda toryumla ilgili 4 adet karar kabul edilir. Kararlarının uygulanma zorunluluğu vardır ama bilinmez sebeplerle bu kararlar da uygulanmaz. Devlet, Türkiye bilim insanlarının güvenliğinden de sorumlu olmalı, Toryum projeleri ve CERN için şimdi TOBB üniversitesinde görev yapan Prof. Dr. Saleh Sultansoy gibi değerlerimizi korumalı ve ekonomik olarak desteklemelidir.

Toryum gerçeği. Hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Abdülhamit… | by erkan ince |  MediumTORYUM NEDEN ÖNEMLİDİR?

Nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan uranyum minerallerinin en çok bulunduğu ülkelere bakıldığında en önde gelen ülkelerin Avustralya ve Kazakistan olduğu görülecektir. Ancak, her iki ülkede de nükleer santral olmaması çok ilginçtir. Uranyum rezervlerinin çok farklı ülkelerde bulunuyor olması, bu ülkelerin bu rezervlere sahip olduğu anlamını da taşımıyor. Hatta ham uranyum satışlarında yüzde 85’lik pay ile en önde bulunan üç ülkeden ikisinin Avustralya ve Kazakistan olması da önemli değil. Zira bu rezervlerin yüzde 70’i üç büyük şirkete aittir. Comeco (Yüzde 20-Kanada), Cogema (Yüzde 30-Fransız) ve RTZ (Yüzde 20-İngiliz). Bir başka gariplik de, bu rezervlerin işleyen, zenginleştirilmiş uranyum üreten ülkelerden ikisinin uranyum üreten ülkeler listesinde bulunmaması. Almanya ve Hollanda zenginleştirilmiş uranyum satışlarında yüzde 49,5’luk bir paya sahip. Fransa’nın payı ile birlikte zenginleştirilmiş uranyum satışlarının yüzde 83,5’lik önemli bir kısmı, Almanya, Hollanda ve Fransa tarafından gerçekleştirilmektedir.

Toryum üzerine çalışıyorlardı: Uçak kazası davasında karar çıktı! - Haber 7  GÜNCELDÜNYA URANYUM REZERVİ GELECEK İÇİN UMUT VERİCİ Mİ?

Dünya yaklaşık altı milyon tonluk rezervin 2,3 milyon tonunu 1934’den beri tüketti. Yıllık zenginleştirilmiş uranyum ihtiyacı 67 bin tondur. Üretim ise yaklaşık 45 bin tondur. Mevcut 450 santralin yıllık uranyum ihtiyacının yüzde 65’i ancak karşılanmakta iken bizim bu piyasadan rahatça uranyum bulmamız da oldukça zor gözüküyor.

Yani bin bir emek ve risk ile nükleer santral yapsak bile bu santrallere uranyum bulamama riskimiz daima olacak ve Rusya’ya bağımlı kalacağız. Rusya’nın da elinde maalesef önemli bir rezerv bulunmuyor. Zenginleştirilmiş uranyum satan ülkeler listesinde adı bile yok. Bu sebeple uranyum dışına bir başka radyoaktif elemente daha ihtiyaç vardır. İlk akla gelen ve ülkemizde önemli miktarda bulunan toryum mineralleridir. Bu sebeple, üzerinde birçok gözükmez olayların oluşturulduğu toryumun neden önemli olduğunu anlatmak gerekmektedir. Toryum, varlığı başka bir radyoaktif elementin varlığına bağımlı olmayan ve yer kabuğunda kendi başına var olan ve iki radyoaktif elementten biridir. Diğer radyoaktif element ise şu anda nükleer santrallerde kullanılan uranyumdur.

Plutonyum-238 izotopu; uranyum-235 izotopunun nötron bombardımanı ile 1940 yılında, Kaliforniya Üniversitesi’nde Glenn T. Seaborg ve çalışma arkadaşları tarafından elde edildi. Bu tarihten sonra plutonyum, nükleer reaktör ve silahlarda kullanılmaya başlanmıştır. Uranyumun tükenmekte olduğu bilindiğinden dünya alternatif bir nükleer yakıt aramaktadır. İlk akla gelen ise tabii ki toryum olmuştur. Toryum, 21 mineralde belirgin miktarda olmak üzere, yaklaşık olarak 60 adet mineralin yapısında yer almaktadır. En zengin toryum minerali torianittir ve yüzde 90 toryum oksit uranyum ve nadir mineral içerir (Th, U) O2. Günümüzde mevcut en önemli toryum kaynağı monazittir (Ce, La) PO4. Monazitin toryum ihtivası yüzde 4-26 arasında değişmektedir. Toritin (ThSiO4) yüzde 62’si toryumdan oluşmaktadır. Toryum elementinin üretiminde monazit, torit ve Bastnazit (Ce, La (CO3) F), kullanılır. Toryumun doğal halde bulunan tek izotopu Th232‘dir.

TORYUMUN URANYUMA ORANLA AVANTAJLARI

Toryum bazlı nükleer enerji üretimi, öncelikle toryumdan üretilen uranyum-233 izotopunun nükleer bölünmesiyle beslenir. Bir toryum yakıt çevrimi, bir uranyum yakıt çevrimine göre çeşitli potansiyel avantajlar sunabilir. Dünyada bulunan toryumun uranyuma oranla çok daha fazla olması, üstün fiziksel ve nükleer yakıt özellikleri ve azaltılmış nükleer atık üretimi en önemli avantajlarıdır. Toryum yakıtının bir diğer avantajı da, nükleer silahlarda kullanılamamasıdır. Büyük ölçüde toryum reaktörlerinde tüketilen uranyum-233/232 izotoplarını nükleer silah sanayinde kullanmak çok zordur.

TAMAMEN TORYUM KULLANAN NÜKLEER SANTRALLER HENÜZ YAPILAMADI

Toryum’un, uranyum cevheri kullanan güç reaktörlerinde deneme mahiyetinde kullanılmasına 1976’da başlanmıştır. Almanya, ABD, Hindistan, İngiltere, Rusya ve Japonya’da bu konuda ciddi Ar-Ge çalışmaları bulunmaktadır. Eş zamanlı olarak Plütonyum da U 235 yanısıra hibrit yakıt olarak kullanılmıştır. İlk deneme ABD’de bulunan Shippingport reaktöründe gerçekleştirilmiştir. Bu reaktörde U235 ve plütonyum kullanılmıştır. Almanya’da bulunan Arbeitsgemeinschaft Versuchs reaktor (AVR) reaktöründe geliştirilen ve 1976 – 1989 yılları arasında işletilen Fort St Vrain reaktörü ABD’deki toryumlu yakıt kullanan tek ticari nükleer reaktördür. Bu reaktör, Th/U (yüksek zenginlikli uranyum) yakıtla 330 MW güçte çalıştırılmıştır. Bu reaktörde yaklaşık olarak 25 ton toryum elementi kullanılmıştır. Daha önce yapılan hibrid reaktörler üzerindeki çalışmalarda toryum yakıtından U233 gibi fizyon reaksiyonu oluşturabilen yakıt elde edilebildiği gösterilmiştir. Ayrıca yine hibrid reaktörlerde bazı nükleer atıklar hem yüksek termal fizyon tesir kesitli malzemelere hem de Cm245 ve Am242 gibi daha uzun yarılanma ömürlü malzemelere dönüşebilmektedir. Günümüzde işletilen nükleer santrallerde Am241, Np237, Cm244 ve Am243 gibi nükleer atıklar da üretilmektedir. Bu atıkların stoklanmasındaki yüksek maliyetin yanı sıra güvenlik sorunları canlılar için büyük bir tehlike arz etmektedir.

TÜRKİYE’DE TORYUM MADENCİLİĞİ

Uranyum ve toryum madenciliği ile ilgili ilk kanun 11.03.1954 yılında yayınlanan 6309 sayılı Maden Kanunu’dur. Ancak bu kanunda toryum ve uranyum madenlerinin sadece Devlet eliyle işletileceği ilişkin bir hüküm bulunmamaktaydı. 10.06.1983 tarihinde çıkarılan 2840 sayılı Kanunda ve 1994 yılında çıkarılan 3971 sayılı kanunda “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır” denilmektedir.

Madde metni şu şekildedir;

“Madde 1 – Bu Kanunun amacı; “2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun”la kamu kuruluşlarına devredilen maden haklarını yeniden düzenlemektir. Devlet eliyle işletilecek madenler

Madde 2 – (Değişik birinci cümle: 16/2/1994 - 3971/1 md.) Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır. Bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruhsatlar iptal edilmiştir.” 6309 sayılı Maden Kanunu, özel sektörün bor, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesine imkân vermiş iken artık bu kanuni düzenleme ile bu hakları ellerinden alınmış ve bu ruhsatların 6 aylık süre içerisinde kamu kurumlarına devrinin yapılması istenmiştir. 05/06/2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5177 sayılı kanunda uranyum ve toryum 4 /b grubu madenler içerisinde sayılmıştır. 24.06.2010 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5995 sayılı kanunda uranyum ve toryum ile ilgili bir düzenleme yapılmış ve uranyum ile toryum yeni oluşturulan 5. grup madenlerden sayılmıştır. Bu kanunda yapılanları iyi anlamak gereklidir. Normalde 4. grup madenler en çok 2000 hektarlık parçalar halinde ruhsatlandırılırken, Nükleer teknolojide kullanılan uranyum, toryum, gibi radyoaktif elementlerin bulunduğu alanlar 5000 hektarlık ruhsat alanları olarak verileceği belirtilmiştir. Bu alanlar çok acele olarak ruhsatlandırılmış ve en yüksek tenörlü uranyum arazilerimizin bulunduğu Yozgat-Sorgun yataklarının 18.000 hektarı (180.000 dönüm) 2011 yılında kurulmuş bulunan Anatolian Energy Resources adlı Avustralyalı bir şirkete verilmiştir. 2010 yılında kanun çıktıktan sonra 2011 yılında yeni kurulan ve hiçbir nükleer tecrübesi bulunmayan bir yabancı şirkete bu ruhsatların verilmesi çok manidar bulunmuştur. Avustralya’da tek bir nükleer santral bulunmaması da ayrıca manidardır. Uranyum rezerve alanlarının ruhsatları belli kişilere verildikten sonra, nedendir bilinmez, bu madenler tekrar 4. grup içine alınmıştır (18.02.2015 tarihli 6592 sayılı Maden Kanunu). 15.06.1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve defalarca madde eklenen 3213 sayılı Maden Kanununun 50. maddesinde; Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişten sonra bir değişiklik daha yapılmış, “Üretilen cevher Devlete veya Cumhurbaşkanınca tespit edilecek yerlere satılır” denilmiştir. Bu hükme göre de, toryum ve uranyum madeninin Devlete ve Sayın Cumhurbaşkanının tespit edeceğe yerlere satılacak olması, yerli ve yabancı özel sektörün de bu madenlerin ruhsatını alıp işletebileceği anlamına gelmektedir. Hali hazırda, Eskişehir Kızılcaören-Sivrihisar da ve Mihallıççık-Beylikahır (Küçükhöyüklü, Yaylabaşı, Kocayayla zuhurları), bulunan dört grup toryum maden ruhsatı Etibank’a aittir. Yeni bulunan Kayseri-Felahiye, Sivas, Diyarbakır ve Burdur-Çanaklı, Isparta, Malatya-Kuluncak-Hekimhan’daki toryum zuhurlarında da rezerv tespit çalışmaları yürütülmektedir. Özellikle Isparta ve Malatya’daki rezervlerin belirlenmesinden sonra Dünya’daki toryum payımızın daha da artacağı düşünülmektedir.

TÜRKİYE TORYUM REZERVLERİNİN DÜNYA REZERVİNDEKİ PAYI

Ülkemizin dünya Toryum rezervleri içindeki payı şimdilik tartışmalıdır. Dünyada üretilen birçok yayın birlikte incelendiğinde Ülkemizdeki toryum rezervi yaklaşık 388 bin ton ile 880 bin ton arasında gösterilmektedir. Yayınlarda en çok ifade

edilen miktar 388 bin tondur ve bu miktar, dünya toryum rezervinin yüzde 21,52’si kadardır. Bu miktar önemli bir miktardır ve gelecekte teknolojinin gelişmesine bağlı olarak kullanılabilirse Türkiye’nin en az yüz yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak bir miktardır.

TORYUM YATAKLARI NEDEN SATILMAMALIDIR?

Nükleer bilimciler Ralph W. Moir ve Edward Teller, toryum kullanmanın fizibilitesini inceledikten sonra, toryum nükleer araştırmlarının otuz yıllık bir durağan dönemden sonra yeniden başlatılmasını ve küçük bir prototip tesisin inşa edilmesini önerdiler. 1999 ve 2022 arasında, dünyadaki faal toryum reaktörlerinin sayısı armaya başladı. Bir enerji santrali olarak kullanılmak üzere tam ölçekli toryum bazlı reaktörler üretmeye yönelik ulusal ölçekte ticari planlara başlanılması tavsiye edilmiştir. Türkiye de bu çalışmalara bir an önce başlamalıdır. Bilim insanları, toryumun yeni nesil, daha temiz, daha güvenli nükleer enerji geliştirmenin anahtarı olduğuna inanıyor. 2011’de Georgia Institute of Technology’de bir grup bilim insanı, toryum bazlı nükleer gücü “insanlığın olumsuz çevresel etkisinin büyük bir bölümünü çözen, gerçekten sürdürülebilir, temiz enerji kaynaklarına 1000+ yıllık bir çözüm olarak değerlendirmektedir. ABD, AB, Çin, Rusya ve Hindistan başta olmakla birçok ülkede özel olarak Toryum kullanımına yönelik Molten Salt Reactors (MSRs) teknolojisi geliştirilmektedir. Çin, Gobi çölünde 2021 yılında yapımına başladıkları 2030 yılına kadar bitirecekleri, tamamen toryum kullanan 2 MW gücündeki ilk ticari reaktörü üzerinde çalışmaktadır. Çok yakın zamanda bu reaktörlerin daha büyük ölçeklerde ticarileşmesi beklenmektedir. Toryumdan nükleer silah üretilememesi ve toryum kullanıldığında son derece az nükleer atık kalması en büyük avantajıdır. Bu bakımdan Türkiye, ekonomik şartları uygun olduğunda ve gerekli teknolojiye ulaştığında, gelecekte kendi toryumunu kullanabilir durumda olacaktır. Türkiye bu fırsatı, toryum arazilerinin ruhsatlarını yabancılara satarak elden kaçırmamalıdır. 

Bu haber 98248 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Osman Çavuşoğu, mahşeri kalabalıkla Alanya'da son yolculuğuna uğurlandı
Osman Çavuşoğu, mahşeri kalabalıkla Alanya'da son yolculuğuna...
Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun acı günü! Babası Osman Çavuşoğlu hayatını kaybetti    
Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun acı günü!...